Centrum Tüp Bebek Merkezi

Mikroenjeksiyon (ICSI) Tedavisi

Centrum » Hizmetler » Mikroenjeksiyon (ICSI) Tedavisi
Mikroenjeksiyon Tedavisi

Mikroenjeksiyon

Tüp bebek tedavisi normal yollardan çocuk sahibi olmayı engelleyen başlıca kısırlık gibi oldukça komplike sorunlara çözüm yolu sunan, birçok teknik ile birlikte yardımcı üreme yöntemlerinden oluşmaktadır. Ülkemizde yaklaşık 3 milyon bebek tüp bebek tedavi yöntemi ile dünyaya gelmiştir. Bu bebeklerin büyük bir çoğunluğu ise, mikroenjeksiyon tekniği ile başarılı bir gebelik sürecinin ardından dünyaya gelmiştir. Mikroenjeksiyon tekniği, baba adayından elde edilen tek bir sağlıklı sperm hücresinin anne adayından elde edilen yumurta hücresine mikroskop altında ince bir iğne ile direkt olarak enjekte edilerek, döllenmeye maruz bırakılmasıdır.

Mikroenjeksiyon yöntemi, sperm sayısı ve hareketliliği yetersiz olan baba adaylarından elde edilen tek bir kaliteli sperm ile çocuk sahibi olabilme imkanını sağlamaktadır. Bu nedenle yumurtayı dölleyebilecek kabiliyete sahip olmayan spermler arasından yalnızca bir adet hareketli ve morfolojik özellikleri yeterli düzeyde olan sperm ile sağlıklı bir döllenme işlemi gerçekleştirildiği için, günümüzde en sık tercih edilen yöntemdir. Yumurta ile bir araya getirilmesinden sonraki aşamalar ise tüp bebek tedavisinde olduğu gibi ilerlemektedir.

Tüp bebek ile mikroenjeksiyon arasındaki fark nedir?

Klasik tüp bebek yani İVF ile anne ve baba adayından elde edilen çok sayıda üreme hücrelerinin laboratuvar ortamında bir araya getirilmesi sonucu meydana gelen embriyolar arasından en kalitesinin seçilmesi ile anne adayının rahmine transfer edilmesidir. Mikroenjeksiyon tekniğinde ise baba adayından elde edilen spermler arasından yalnızca bir tanesinin mikroskop altında özel tibbi iğne ile yumurta hücresinin içerisine enjekte edilmektedir.

Kısacası IVF ile birden fazla üreme hücrelerinin laboratuvar ortamında bir araya getirilmesi sonucu, spermin kendi başına yumurta hücresini döllemesi beklenir. Ancak ICSI tekniğinde ise direkt olarak tek bir spermin yumurtaya enjekte edilmesi ile döllenmeye maruz bırakılmasıdır. Bunun dışında tüp bebek ile mikroenjeksiyon tekniği arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Diğer işlemler de klasik tüp bebek aşamalarında olduğu gibi yapılmaktadır.

Mikroenjeksiyon (ICSI) tekniğinin avantajları nelerdir?

Mikroenjeksiyon tekniği ile yumurta içerisine sperm hücresinin direkt enjekte edilmesi ile döllenme ihtimali daha yüksektir. Ayrıca sperm sayısı ve kalitesi yeterli olmayan baba adayları için klasik tüp bebek tedavisinde embriyo elde etmek çok daha zordur. Hatta menide hiç sperm bulunamama azospermi durumlarında ise, tüp bebek tedavi mümkün değildir. Ancak mikroenjeksiyon tekniğinde, baba adayının testislerinden mikro TEŞE ile sperm hücresi elde edilerek, yalnızca bir adet yumurta hücresini dölleyebilecek kabiliyete sahip olan spermle bile döllenme gerçekleştirilebilmektedir.

Mikroenjeksiyon tekniği nasıl uygulanır?

Baba adayının meni örneğinin incelenmesi ile en kaliteli sperm hücresi tespit edilir. Sperm hücresinin hareketliliğini sağlayan kuyruk yapısına zarar vermeden, hassas mikroskobik kateter aracılığı ile alınır. Daha sonra anne adayından elde edilen yumurta hücresinin içine enjekte edilerek, döllenmeye maruz bırakılır. Ancak mikroenjeksiyon işleminden önce anne adayının yumurta hücresinin olgun olduğu metafaz 2 aşamasında olması gerekir.

Kimler mikroenjeksiyon (ICSI) tekniğinden yararlanabilir?

  • Sperm sayısı çok az ve azospermi vakaları
  • Sperm morfolojisinde %95’ten fazla bozukluğun olması
  • Daha önce klasik tüp bebek tedavisinde başarılı olamayanlar
  • Preimplantasyon genetik tanı (PGD) uygulanacak çiftler
  • Açıklanamayan infertilite (kısırlık) vakaları
  • İnfertilite nedeni olan anti sperm- antikorların olması

Mikroenjeksiyon tekniği ile gebelik şansı nedir?

Mikroenjeksiyon yöntemi ile elde edilen hamilelik oranları, klasik tüp bebek tedavisine oranla daha yüksektir. Ancak başarıyı etkileyen anne adayını yumurta rezervleri ve yumurta kalitesinin iyi olması halinde, yaklaşık %50-80 arasında döllenme gerçekleşmektedir. Fakat mevcut sorunlara göre elde edilen embriyoların hepsi gebelikle sonuçlanmayabilir.

Mikroenjeksiyon Yönteminde Sperm Seçimi

Hamilelik şansını arttırmak için kaliteli spermlerin seçilmesi gerekir. Kaliteli olarak seçilmiş sperm hücresi görünümü açısından iyi olabilir, ancak sperm hücresindeki kromozom sayısındaki fazlalık, eksiklik ya da olgunluk hakkında fikir veremeyebilir. Sperm hücresinin DNA sında hasar varsa, hamilelik düşükle neticelenebilir. Mikroenjeksiyon yöntemi için, sperm hücresinin seçimi bu yüzden oldukça önem teşkil eder.

Sperm hücreleri özel sistemler ile büyütülür. Bu sayede daha kolay bir şekilde incelenir ve şekil olarak sorunu olmayan sperm hücreleri tespit edilir. Sperm hücreleri tercih edilirken yalnızca şekil bakımından sperm hücreleri incelenmez. Sperm hücresinin şeklinin düzgün oluşu DNA sının düzgün oluşu ya da olgunluğu için bir ipucu vermez. Mikroenjeksiyon yönteminde Sperm slow adı verilen özel sıvılar ile sperm hücreleri ayırt edilir.

Sperm slow ismi verilen solusyonda, överin etrafında yer alan ve överin sperm hücresi seçiminde kullanmış olduğu madde vardır. Bu işlem ile seçilmiş olan sperm hücreleri, olgunluklarını tamamladığından ve daha önceki seçilme yöntemlerine göre yüksek oranlarda normal kromozom yüzdesine sahip olunduğuna dair kesin olarak karar verilebilir. Aynı zamanda mikroenjeksiyon yöntemi ile kaliteli embriyolar sağlanabilir ve daha başarılı sonuçlar elde edilebilir.

Mikroenjeksiyon Yöntemi

Tüp bebek tedavi yöntemi Dünya’da birçok ailenin çocuk sahibi olmasına yardımcı olmuştur. Tüp bebek yöntemi, Türkiye’de ise neredeyse 3 milyon üzeri bebek dünyaya gelmesini sağlamıştır. Bu bebeklerin yaklaşık olarak yarışı mikro enjeksiyon yöntem ile dünyaya gözlerini açmıştır.

İlk mikroenjeksiyon yöntemi ne zaman uygulandı?

Mikroenjeksiyon yöntemi, Türkiye’de ilk defa 1992’de uygulanmıştır. Erkeğe ait kısırlık sorunları için mikroenjeksiyon yöntemi bir devrim niteliği taşır. Sadece erkek kaynaklı kısırlıklarda değil, yumurta kabuğunun sperme geçit vermeyecek kadar kalın olması durumlarında, önceden denenmiş tüp bebek tedavilerinde döllenme sorunu yaşayan adaylarda ve özellikle yaşı ilerlemiş ve yumurtası azalmış kadınlarda mikroenjeksiyon yöntemi uygulanabilir.

Modern tiptaki yardımcı üreme teknikleri; klasik tüp bebek ya da diğer adıyla in-vitro fertilizasyon (İVF) ve mikroenjeksiyon ya da diğer adıyla intrasıtoplasmık sperm enjeksiyonudur (ICSI). Tüp bebek ve mikro enjeksiyon arasındaki fark; döllenme şeklidir. Mikroenjeksiyon ya da kısa adıyla ICSI, üreme tekniklerinde geliştirilen en son yeniliklerden biridir. Mikroenjeksiyon tekniği ile, sperm, yumurtanın içine direkt olarak girme imkanı bulur.

Mikroenjeksiyon ile tüp bebek yönteminin farkları nelerdir?

Klasik tüp bebek yöntemi yani İVF’de çok fazla sayıda sperm hücresi, laboratuvar koşullarında bir tane yumurta hücresinin etrafına yerleştirilir. Bu spermlerden bir tanesi kendi kendine, yumurta hücresini döller. Burada meydana gelen döllenme, normal yolla oluşan hamileliklerde, spermin yumurta hücresini döllemesine benzer. Yalnızca bu döllenme, anne adayının rahminde değil, laboratuvar koşullarında oluşturulur.

ICSI yani mikroenjeksiyon yönteminde baba adayının spermlerinden sadece bir tanesi alınır. Kadının yumurta hücresinin içerisine mikroskopik yöntemlerle enjekte edilir. Bu nedenle bu tekniğe mikroenjeksiyon ismi verilmiştir. Burada, sperm yumurta hücresini kendiliğinden döllemez, yumurta hücresinn içerisine direkt olarak yerleştirilir.

Mikroenjeksiyon yönteminin avantajları nelerdir?

Mikroenjeksiyon yöntemi ile döllenmenin (fertilizasyon) oluşma şansı çok daha fazla olmaktadır.
Sperm sayısı ve kalitesi çok az olan erkeklerde normal tüp bebek yöntemi ile gebelik sağlamak daha zordur. Bu zorluk, azoospermi gibi sorunlar da ise hiçbir şekilde hamilelik sağlanamaması olarak kendini gösterir. Bu erkek hastalarda, mikroenjeksiyon yöntemi ile döllenmeyi sağlamak mümkündür. Çünkü, mikroenjeksiyonda tek bir sperm bile döllenmeyi sağlamak için yeterlidir. Azoospermi olan kişilerde menide hiç sperm bulunamaması durumunda, testisten Mikro TEŞE gibi yöntemlerle sperm hücresi bulunabilir. Mikroenjeksiyon yöntemi ile de bulunan bu spermlerle döllenme oluşturulabilir.

Mikroenjeksiyon nasıl uygulanır?

Mikroenjeksiyon yöntemi için, menideki en kalite sperm kullanılır. Sperm hücresinin kuyruğu hareketsizleştirili ve oldukça duyarlı mikroskopik enjektörler ile alınır. Alınan sperm, enjektör ile yumurta hücresinin içine konur. Bu işlem yapılmadan, yumurta çevresindeki hücreler temizlenir.

Hangi hastalara mikroenjeksiyon (ICSI) yöntemi uygulanır?

  • Sperm sayısı çok az olan, azoospermi sorunu olan ve mikro TEŞE yöntemi ile sperm elde edilebilecek hastalarda,
  • Kısırlığa yol açan nedenlerden biri olarak antisperm-antikor üreten kişilerde,
  • Daha önce klasik tüp bebek tekniği ile başarı elde edememiş kişilerde,
  • Preimplantasyon genetik tanı (PGD) uygulanacak kişilerde,
  • Sebebi açıklanamayan kısırlık sorunu olan adaylarda, mikroenjeksiyon yöntemi uygulanabilir.

Mikroenjeksiyon yöntemi ile döllenme kesinlikle oluşur mu?

Mikroenjeksiyon tekniğinde sperm mikroskopik yöntemler ile yumurta hücresinin içerisine yerleştirilir ancak gene de döllenme garantisi verilemez. Sperm ve yumurtanın kalitesi döllenmenin gerçekleşmesi için oldukça büyük rol oynayan etkenlerdir. Bu nedenle daha kaliteli spermleri seçebilmek için yeni teknikler geliştirilir. Sperm kalitesini belirleyen en mühim faktörlerden biri de embriyoloji uzmanının (embriyolog) tecrübesinin ne ölçüde olduğudur.

Mikroenjeksiyon yöntemi uygulanan adaylarda gebelik oranları nedir?

Mikroenjeksiyon yanı ICSI tekniğinde döllenme ve gebelik oranları klasik tüp bebek yöntemine nazaran biraz daha fazladır. Ancak başarı sağlamak için en önemli etken, yumurtanın ve spermin kalitesidir. Anne adayının yaşına göre bu oran değişebilmekte birlikte döllenme şansı genellikle %50-80 arasındadır. Fakat bu döllenmelerin hepsi, bebek sahibi olmakla sonuçlanmayabilir.

Yumurta dondurma işleminin avantajları ve dezavantajları

Kadınlarda yaşın ilerlemesi sebebiyle hamilelik oranlarında düşme gözlemlenmesinin en önemli nedenlerinden birisi, yasin ilerlemesi ile yumurta hücresi kalitesinde azalmaların meydana gelmesidir. Yumurta dondurma uygulamasında yumurta, kadının alındığı yaşın özelliklerini taşır. Bu sebeple de kadın ileri yaşlarında dahi gebe kalabilir. Dondurulup saklanmış ve genç olan yumurtalar, kadının ilerlemiş yaşından etkilenmez. İlerleyen dönemde çözdürülür ve tüp bebek yöntemiyle beraber hamilelik sağlanabilir.

Yumurta dondurma uygulamasının dezavantajı ise, kadınların üreme işlevlerinin bittiği menopoz döneminde ya da sonrasında anne olmanın ne kadar etik olduğudur. Kanser hastalığı olan kadınlar, görecekleri tedaviler sebebiyle anne olamayacaklarından korku duyarlar. Tedavide, vücuda verilen işin tedavisi, ağır ilaçların etkisi sebebiyle kadınların hassas bir bölgesi olan yumurtalıklara hasar verir. Kadınlar iyileşse dahi, yumurtalıklarda geri döndürülemez hasarlar oluşur. Yumurta dondurma tekniği ile, kanser tedavi gören kadınlar iyileşme ardından anne olma yetilerini saklarlar. Yumurta dondurma, yaşı ilerlemiş ya da kanser hastası olan kadınlar için oldukça önemlidir. Kadınlar erken yaşlarda kanser tedavisine başladıklarında, % 90 oranında yumurtalık dokusunu kaybeder. Her kadının, doğumla beraber belirli oranda bir yumurta deposu vardır. Bunlar tükenince kadın, menopoza girer.

Yumurta dondurma teknolojisi kadının anne olma yaşının yükselmesini sağlar

Genç yaşlarında yumurtalarını dondurmuş olan kadınlar, kendilerini anne olmaya hazır hissettiklerinde istedikleri yaşta hamile kalabilir.Bu konuda herhangi bir yaş sınırlaması yoktur. Arzu ederse, 50-60 yaşında dahi bebek sahibi olunabilir. Dondurulmuş yumurta hücresi, dondurulduğu yaşın özelliklerini taşır. Bu sebeple dünyaya gelecek olan bebekler sağlıklı olur. Bu konuda tartışmaya açık olan tek konu ise, geç yaşta anne olmanın ne kadar etik olduğudur.

Kadınlar, yirmili yaşlarda cinsel üretkenlik açısından en yüksek seviyededir. Ancak yumurta dondurma konusunda yeterli bilgi düzeyine sahip olmama, buna sahip olsalar dahi maddi imkansızlıklar sebebiyle bu işlemi uygulamaya sokamama oldukça olumsuz bir durumdur. Yumurta toplanması zahmetli bir işlemdir ve yumurta üretiminin arttırılması adına uygulanacak olan ilaçlar, pahalı ilaçlarıdr. Bu faktörler sebebiyle, yumurta dondurma işlemi gerekli olsa dahi, yapılamayabilmektedir. Kadınların, en doğal hakları olan doğurganlık yetilerini kaybetmemeleri adına, yumurta dondurma işleminden yararlanmaları sağlanmalıdır.

Tüp bebek ve mikroenjeksiyon Uygulaması

Tüp bebek tedavileri yöntemleriyle dünyaya getirilen çoğu bebeğin mikroenjeksiyon yöntemi ile sağlandığını söyleyebiliriz. Tüp bebek uygulaması, anneden alınan yumurta ile babadan alınan spermin laboratuvar ortamında döllenmesiyle oluşturulur. Eğer spermler direk alınıp, yumurtanın içine enjekte edilerek zorla döllenme sağlanıyorsa, bu yönteme ”Mikroenjeksiyon” yöntemi deniliyor. Diğer yöntemlere göre başarı oranın daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle erkekten kaynaklı kısırlık sorunlarında başarıya ulaşmada etkin bir yöntemdir. Mikroenjeksiyon, camdan elde edilmiş bir mikro pipetle, hücre duvarından mikroskobik boyutta madde ekleme yöntemine verilen isimdir. Diğer tekniklere göre daha zahmetli bir tekniktir. Ancak buna rağmen gen aktarımı için yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bu teknik günümüzde sperm hücrelerinin herhangi bir nedenden dolayı, kadın yumurtasına erişemediği veya yumurtanın zarını aşamadığı durumlarda kullanılır. Kısırlık tedavisi uygulanırken herhangi bir sebepten dolayı erkeğin spermi ile kadının yumurtasının buluşamadığı durumlarda mikroenjeksiyon tekniği devreye giriyor. Mikroenjeksiyon, ileri derece erkek kısırlığında oldukça yüksek başarı sağlayan bir yöntemdir. Mikroenjeksiyon yöntemi uygulanırken, erkekten alınan tek bir sperm hücresi, kadından elde edilen yumurtanın içerisine mikroskop aracılığıyla ince bir iğneyle yerleştirilir. Bu uygulama öncesinde, yumurta etrafındaki hücreler temizlenmektedir. Olgun yumurta metafaz 2 aşamalı olarak yapılır, metafaz 2 aşamasında olan yumurta hücresi tercih edilerek döllenme olayı gerçekleştirilir.

Mikroenjeksiyon Yönteminin Kullanılması Gereken Durumlar

  • Şiddetli erkek kısırlığında, özellikle sperm fonksiyonunun bozulmuş olduğuna dair kanıtlar varsa ve bu durumun tüp bebek tedavisinde başarıyı olumsuz olarak etkileyeceği düşünülüyorsa,
  • Konvansiyonel tüp bebek tedavisinin sperm bozukluğuna bağlı olarak başarısız olduğu çiftler örneğin acrosome reaksiyonunun gerçekleşmemesi (sperm hücresinin yumurtayı dölleyebilmesi için gerekli olan bir reaksiyon) durumunda,
  • Erkeğin üreme organlarından cerrahi yolla alınan spermlerin kullanılması
  • Tek taraftan kaynaklanan genetik problemlerin tespiti için preimplantasyon genetik tanı yapılacağı durumlarda döllenmeyi sağlayan sperm dışındaki diğer spermlerin DNA kirliliğine neden olmaması için mikroenjeksiyon yöntemi kullanılır.

Mikroenjeksiyon Yöntemi Uygulanan Hastaların Başarı Oranı Nedir?

Mikroenjeksiyon yani ICSI yönteminde döllenme ve hamilelik oranları normal tüp bebek yöntemine göre biraz daha fazla olmasına rağmen, başarıyı etkileyen bazı durumlar söz konusu olabiliyor. Anne adayının yaşı ve yumurtalık kapasitesinin ne durumda olduğu, yaşa göre farklılaşmayla birlikte döllenme şansı çoğunlukla % 50- 80 arasında gözlenmektedir. Ancak bu döllenmelerin hepsi, hamilelikle sonuçlanmayabilir. Tüp bebek başarısı % 40 civarında değerlendirilir. Ancak % 15– 60 arasında da farklılık gözlenebilir. Bu oran farklılıklarının birden çok nedeni vardır. Bu nedenlerden dolayı başarı oranları çiftler arasında değişkenlik gösterir.

Gelişen teknolojiye rağmen bazen başarıya ulaşmak mümkün olmuyor.Tüp bebek tedavisinde en önemli başarısızlık sebebi anne adayının yaşıdır. Kadının yaşı ilerledikçe yumurta sayısında ve kalitesinde düşüşler görünür. 35 yaş ve altı anne adaylarında başarı % 40 civarlarındadır. Ancak yaş ilerledikçe bu oranlarda düşüş olur. Anne adayının yaşı 40 ve daha ileri yaşlarda ise başarı oranı yarı yarıya azalır.

  • Tedaviyi etkileyen faktörler.
  • Kısırlık nedeni ve zamanı.
  • Daha önce gebe kalınıp kalınmadığı.
  • Anne adayının yaş sınırı.
  • Baba adayında ki sperm sayısı ve kalitesi.
  • Daha önce geçirmiş olunan hastalıklar.
  • Anne adayının yumurta sayısı ve kalitesi.
  • Anne adayına uygulanan embriyo kalitesi.
  • Anne adayının rahim içinde oluşan kist, polip ve embriyonun tutulmasını engelleyecek rahatsızlıkların varlığı.

Mikroenjeksiyon Tedavisi ne kadar sürüyor?

Mikroenjeksiyon tedavileri ortalama olarak yumurtaların uyarılması, toplama, transfer işlemi 15– 16 gün kadar sürmektedir. Transfer işleminden 12 gün sonra gebelik testi yapılır. Ve hastanın hamile olup olmadığı belirlenir. Gebelik var ise sonraki takipleri ona göre yapılır. Birtakım ilaçlarına devam eder. Eğer gebelik oluşmamış ise bütün ilaçlar kesilir ve hastanın adet görmesi beklenir. Hastanın durumuna göre tekrar tedavi uygulanır süresi tıbbi olarak minimum 1– 2 adet döneminin geçmesi gerekir. İğne ile uygulanan bu tedavi süresinde yumurtalar içinde bir iyileşme süresi gerekmektedir. Yumurtaların iyileşmesi içinde 2– 3 adet yani 2- 3 ay yeterli olmaktadır. 6 kere deneme sonucu hamilelik olmadı ise eğer sonrasında bu yöntem ile hamilelik şansı çok fazla düşmektedir. Ama hiçbir zaman imkânsız değildir. Mikroenjeksiyon tedavileri deneyip 12 – 15. seferde hamile kalan çiftlerde nadirde olsa görülüyor.

Başarısızlıkla Sonuçlanan Mikroenjeksiyon Yöntemi Tekrar Uygulanabilir mi?

Mikroenjeksiyon tüp bebek tedavi yöntemi istenildiği kadar uygulanabilir. Bu konuda belirli bir sınırlama yoktur. 6 kere denenmiş uygulamanın gebelik oranı bugünkü bilgilerimizle ortalama yüzde 80 civarındadır. Yani tekrarlanabiliyor olması ve 6 denemenin sonuncunda başarı oranının hala yüksek olması, tedavi imkânın ne derecede olduğunu açıkça gösteriyor. Geriye kalan yüzde 20’lik kısımda bu ihtimal daha da azalıyor. Bu durumda teknolojinin sunduğu imkânlar maalesef sınırlı kalıyor. Başarısızla sonuçlanan ilk mikroenjeksiyon yönteminin hemen ardından, tekrar uygulanmasında bir olumsuzluk olduğunu söyleyemeyiz. Ama tedavi sırasında verilen ilaçlar sayesinde uyarılan yumurtalar üst seviyede çalışmaya zorlandığı için buna bağlı olarak da östrojen hormonunun yükselmesi de, doğal olarak vücutta bir karmaşa yaratıyor. Vücut kendini toplayana kadar yaklaşık 2- 3 adet döneminden sonra tekrar tedavinin uygulanması öneriliyor.

Yüksek Mikroskobik Büyütmeyle Sperm Mikroenjeksiyon Tekniği:

Bu teknik, klasik tüp bebek ve mikroenjeksiyon yöntemleri ile kıyaslandığında maksimum düzeyde spermin morfolojik analizini yapabilme imkanı sağlamaktadır. Yapılan bu analiz ile canlı sperm hücresine hiçbir şekilde zarar verilmez. Bu şekilde de mikroenjeksiyonunun yapılabilmesine imkan vermektedir.

Klasik mikroenjeksiyon tekniklerinde canlı sperm hücresi maksimum 400×2 misli büyütülebilmektedir. Bu işlemde spermin baş yapısı, boyun yapısı, kuyruk yapısı yani genel morfolojik özellikleri araştırılabilir. Ancak sperm hücresinin baş yapısında olan ya da olmaması gereken yapılara bakılamaz. Aynı şekilde hücre çekirdeği de araştırılamaz.

Bu teknik için özel mikroskoplardan yararlanılır. Yüksek Mikroskopik Büyütmeyle Seçilmiş Sperm Mikroenjeksiyonu tekniği uygulanarak gerçekleşen işlemde 6000-8000 misli büyütülme yapılabilir ve canlı spermlerde hücre içi yapıları ve hücre çekirdeği morfolojisi oldukça ayrıntılı bir şekilde değerlendirilir. Bu sayede normal ya da normale en yakın spermlerin detaylı şekilde seçimleri ardından uygulanan mikroenjeksiyon işlemi ile %25 ile %40 arasında daha yüksek döllenme imkanı bulunur.

Genetik ve çevresel etkenler, erkek sperminde DND hasarlarına yol açabilir. Çoğunlukla tüp bebek tedavisinde kullanılan ICSI yönteminde hasarlı DNA bulunan spermler kullanılma riski daha fazladır. IMSI yani, Yüksek Mikroskobik Büyütme ile Sperm Mikroenjeksiyon Tekniği ile canlı spermde DNA hasarı olup olmadığını en başarılı şekilde gösterilir. Yumurta ve spermdeki şiddetli DNA hasarı iyi kalitede embriyo elde edememe, düşükle sonuçlanan hamilelik ve implantasyon oranları ve düşüklere yol açabilmektedir.

Anormal hücre metabolizması ve oksidatif stres, sperm DNA zincirlerinin bütünlüğünün muhafaza edilmesini güçsüzleştirir. Bunun dışında DNA kollarında çeşitli hasarlara sebep olur. Baba adaylarında;

  • İleri yaş,
  • Sigara kullanımı,
  • Hava kirliliği,
  • Uzun cinsel perhiz süresi,
  • Testislerin aşırı sıcak ortama maruz kalması gibi hususlar sperm DNA’sında hasarlara yol açar. Şayet sperm DNA hasarı %8’den az ise yumurtaların DNA’sı spermlerin hasarlı olan DNA’sını düzeltebilir ve sağlıklı bir bebek dünyaya gelebilir.

Baba adayının yaşı 35 ‘in üzerindeyse, spermdeki DNA hasarı artar bu sebeple de düşük riski de artar. Fakat mikroenjeksiyon yani ICSI ile dünyaya gelen bebeklerle 8 yaşında yapılan nörolojik muayeneler neticesinde, doğal yöntemlerle dünyaya gelen ve mikroenjeksiyon ile dünyaya gelen bebekler arasında herhangi bir fark bulunmadığı ancak majör konjenital anomalilerin mikroenjeksiyon ile doğan bebeklerde biraz daha fazla olduğu bildirilmiştir.

Elimizde olan verile ışığında, bu gün DNA’sı hasarlı olan spermler ile yapılan mikroenjeksiyon neticesi dünyaya gelen bebeklerde uzun yıllar sonra neler çıkacağı öngörülememektedir. 1992′de mikroenjeksiyonun yani ICSI‘nin kısırlık tedavisinde uygulanılmasının ardından spermin doğal seleksyonu baypas edilmiştir. Mikroenjeksiyon ile doğal yöntemlerle döllenme gerçekleştiremeyecek DNA’sı hasarlı spermler ile embriyo sağlanabilmektedir. DNA’sı hasarlı olan spermler ile döllenmiş olan yumurtalardan oluşan embriyolarda, promutasyon ve mutasyon olabilir. Dolayısıyla dünyaya gelecek bebeklerde ileriki zamanlarda kısırlık ya da çocuk kanserlerine yol açabilir. DNA hasarının açabileceği sorunlar hakkında kesin bir kanıt olmamakla birlikle, IMSI ile DNA yapısı iyi spermler ayıklandığında dünyaya gelecek olan bebekler için daha az risk olduğu düşünülmektedir.

Mikroenjeksiyon uygulaması yani ICSI, 200-400 misli mikroskobik büyütme altında, hareketli spermler içerisinden, şekil olarak en düzgün olanların ayırt edilmesine imkan tanır. Ancak imkan, spermin döllenme, embriyo gelişimi ve hamilelik için oldukça mühim olan anomalilerinin saptanmasına şans tanımaz. Androloji laboratuvarlarında özel boyama yöntemleri ile bu anomaliler saptanabilir. Ancak bu spermler boyama ardından canlı kalamaz. Dolayısıyla mikroenjeksiyon için uygulanmaya uygun değildir. IMSI işleminde uygulanan yüksek büyütmeli objektifler ve optik sistemlerle spermin başı içerisindeki anomalili ve normal yapıları saptamak ve ayırt etmek oldukça mümkündür.

Özellikle 2005 senesinden bu güne kadar oldukça sıkı götürülen çalışmalarda; sperm başı içerisindeki genetik materyali barındıran çekirdek bölümünde olan vakuoller ismi verilen sıvı dolu kesecikler, DNA yapısında hasar olup olmayacağı konusunda belirtiler verebilir. Sperm DNA yapısındaki hasarlar, döllenme başarısızlığı, embriyo gelişiminin durması, kötü ya da yavaş embriyo gelişimi gibi sorunlara yol açabilir. Bu sebeple de hamileliğin oluşma ihtimali kötü yönde etkilenir.

  • Özellikle şiddetli erkek faktörüne bağlı kısırlık sorunlarında,
  • Tekrarlayan tüp bebek başarısızlıklarında,
  • sebebi açıklanamayan kısırlık durumlarında uygun yapıdaki spermlerin ayırt edilmesine imkan tanıyan IMSI sistemi; blastosist evresine ulaşabilecek iyi embriyoların gelişimine de şans tanır. Bu sebeple de bu alandaki yeni olan ve oldukça önemli bir tekniktir.

Mikroenjeksiyon yöntemi(ICSI), doğal yollarla dölleme özelliğine bulunmayan spermin yumurta içine direkt olarak enjekte edilir ve bu şekilde döllenme sağlanır. Mikroenjeksiyon tekniği, özellikle şiddetli erkek kaynaklı kısırlıkların tedavisini adına geliştirilmiştir. Şekil ve hareket açısından değerlendirilerek normal olan spermler ayırt edilir ve işlemler uygulamaya sokulur. Ancak, spermin yumurtayı döllemesi, oluşan embriyonun gelişimi ve hamilelik ile ilgili mühim anomalilerin saptanmasına imkan tanımaz.

Tüp bebek laboratuvarlarında elde edilen her yumurta, oluşturulan her embriyo oldukça değerlidir. Bütün amaç rahime tutunup hamileliği sağlayacak o embriyoyu oluşturmaktır. Bu sebeple oluşturma süreci ve embriyoları seçme süreci ayrı bir önemlidir. Son yıllarda kısa adı ile IMSI olarak geçen, yüksek mikroskobik büyütme teknikleri uygulanarak dölleme işleminde uygulanacak sperm hücrelerinin işlem öncesinde morfolojik olarak ayrıntılı şekilde değerlendirilmesi yöntemi ile başarı ihtimali en fazla spermin ayırt edilmesi mümkündür.

WhatsAppSize nasıl yardımcı olabilirim?
1